Meme Kanserini Nasıl "Fark Edelim?'' ( Bu karmaşık sağlık sisteminde )

    Meme Kanserini Nasıl "Fark Edelim?''  
    ( Bu karmaşık sağlık sisteminde ) 



Sağlık hizmetlerinin klasik olarak kabaca üç basamaklı bir sistemle/örgütlenmeyle sunulması genel olarak dünyada ve ülkemizde de kabul görmüş ve bu şekilde de yapılandırılması için ilgili yasa ve yönetmelikler oluşturulmuştur.

Bu basamaklar: 
1- Birinci basamak sağlık hizmetleri: Eskiden sağlık ocakları 2000'li yılların ortalarından beri de Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ile verilen kişiye yönelik koruyucu ve tedavi edici hizmetleri içermektedir.

2- İkinci basamak sağlık hizmetleri: Hastaneler aracılığı ile sunulan ve daha çok tedavi edici hizmetlerin sunulduğu basamaktır.

3- Üçüncü basamak sağlık hizmetleri: Birinci ve ikinci basamakta çözüme kavuşturulamayan ve daha ayrıntılı tetkik ve tedavi hizmetlerinin verildiği üniversite ve eğitim araştırma hastanelerini kapsayan basamaktır. 

Elbette daha ayrıntılı bir basamaklandırma yapmak da mümkün ancak ben konuyu birinci basamakla sınırlı tutacağım için bu kısa yazı için bu ayrım yeterli olacaktır.
İlgili yasa ve yönetmeliklerce de basamaklandırılmış sistemin işleyişi tanımlanmıştır. Nüfus/bölge/mahalle  tabanında ilk elden ulaşılacak olan sağlık birimi ASM'dir. ASM'nin kişiye yönelik koruyucu ve tedavi edici hizmetleri sunması amaçlanmaktadır.
Koruyucu sağlık hizmetleri halk sağlığını olumlu yönde geliştiren ve tedavi edici hizmetlere olan gereksinimi azaltan ( dolayısıyla sağlık maliyetini de düşüren) temel sağlık hizmetlerindendir.

Nedir bu hizmetlerin başlıcaları:
  • Erken tanı ve uygun tedavi, 
  • Aşılama, 
  • İlaçla koruma (kemoprofilaksi), 
  • Beslenmenin iyileştirilmesi, 
  • Sağlık eğitimi, 
  • Aile planlaması, ( Gebeliği Önleyici Yöntemler)
  • Ana çocuk sağlığı, 
  • Kişisel hijyen.
Her biri son derece önemli ve birbiriyle ilişkili ve birbirini kapsayan hizmetlerdir.

Bu yazının başlığı ve Ekim Ayı'nın Meme Kanserine dikkat çekildiği bir dönem olması nedeniyle erken tanısı ve bu nedenle yapılan  Ulusal Kanser Kontrol Programı kapsamındaki tarama programlarından söz edeceğim.

Ulusal Kanser Kontrol Programı: 2008’den bu yana kayıt, önleme, tarama ve tedavi çalışmalarını bir arada barındırıyor.

Bu taramalar Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM), Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM), Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM), Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve mobil kanser tarama araçlarıyla ücretsiz olarak yapılıyor.

• Meme kanseri taraması: 40-69 yaş arası kadınlara yönelik bu uygulamada yılda bir kez klinik meme muayenesi yapılıyor. Ayrıca 2 yılda bir mamografi çekiliyor. En geç 10 gün içinde mamografi sonuçları veriliyor. Sonuçlara internet yoluyla da ulaşılabiliyor.

• Serviks (rahim ağzı) kanseri taraması: 30-65 yaş arası tüm kadınlara 5 yılda bir HPV-DNA ve smear testi uygulanıyor. Sonuçlar 10 gün içinde belli oluyor. Yine bu sonuçlara da internet üzerinden ulaşmak mümkün.

• Kolorektal (kalın bağırsak) kanser taraması: 50-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklere yapılıyor. Kolorektal kanser taraması kapsamında 2 yılda bir dışkıda gizli kan testi uygulanıyor. 10 yılda bir ise kolonoskopi öneriliyor.

Tarama yapıldıktan sonra şüpheli ve pozitif çıkan vakalar için gerekli yönlendirmeler de yapılıyor. Bunun için yine Türkiye çapında faaliyet gösteren Tarama Sonrası Teşhis Merkezleri mevcut. Hastalar bu merkezlerde ileri tetkiklerden geçiriliyor.

KETEM’ lerde kanser taramalarının yanı sıra kanser ve korunma yolları, kendi kendine meme muayenesi, sigara ve zararları gibi birçok konuda eğitimler vererek kanser hakkında dikkati oluşturmak hedeflenmektedir.

KETEM'ler bu hizmet sunumunda özel olarak bu amaçla kurulmuş merkezler olması nedeniyle özel bir öneme sahipler. 

Her ilde en az bir KETEM bulunuyor. Nüfus yoğunluğuna göre bu sayı artıyor. Personel ( gerek KETEM gerekse hastanedeki süreçte görevli olanlar özel bir eğitim programından geçiriliyor).

2004 yılında 11 KETEM ile başlanan tarama çalışmalarına, 42’si Mobil Kanser Tarama aracı olmak üzere toplam 331 Kanser Tarama Merkezi ile devam ediliyor.
İzmir için baktığımda toplam 10 adet ( bulabildiğim son veri) KETEM bulunmaktadır. 

Buraya kadar yazdıklarım bilgilendirici nitelikteydi ve okuyanların ne kadarının bunlardan haberdar olduğunu bilemiyorum; umarım " öğrendiğim iyi oldu" diyenlerin sayısı fazladır. 

Meme Kanseri dünyada ve ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Erken tanıya yönelik olarak tarama programlarında gösterdiği verinin daha tanı koydurucu olabilmesi nedeniyle Mamografi ön plandaysa da; kendi kendine meme muayenesi ( KKMM) ve risk faktörleri ( gebelik ve doğum öyküsü, hormon tedavileri, sosyoekonomik yapı, aile öyküsü, obezite, alkol/sigara kullanımı vb.) konusunda düzenli olarak bilgilenmek ve ayda bir KKMM yapmak da son derece önemlidir.

Yazının bu aşamasında artık pratik yaşama dönelim: Bir kadın düşünelim ve ideal olarak meme kanseri için dikkatinin/bilgisinin nasıl ve nereden edinebileceğini ve uygulamaların nasıl olacağını inceleyelim. ASM'leri belli aralıklarla 15-49 yaş aralığındaki kadınların sağlık izlemlerini yılda en az iki kez yapmakla yükümlüdür. Daha önceki yıllarda  bu izlemlerin sayısı yılda 4 kez idi. 

Yapılan 15 -49 yaş izlemi ile;
  • Kadın sağlığı konusunda danışmanlık alabilir,
  • Sağlığınızı tehlikeye atacak, yaşam kalitenizi düşürecek riskli durumların tespitini yaptırabilir,
  • Gebelik istiyorsanız gebelik öncesi danışmanlık hizmeti alabilir,
  • Erken dönemde gebeliğinizin tespitini sağlayabilir,
  • İstenmeyen gebeliklere engel olabilir,
  • Anne ve bebek sağlığı açısından gerekli olan gebelikleriniz arasındaki süreyi ayarlayabilir,
  • Gebe kalmak istemediğinizde gebeliği önleyici yöntemler hakkında danışmanlık alabilirsiniz.
Ayrıca kadını gebe kaldığında ( 4 kez) ve gebelik sonunda da lohusalık döneminde ( 6 kez) toplam 10 kez izlemek ve oldukça ayrıntılı muayene, tetkik, danışmanlık ve bilgilendirme hizmeti ASM tarafından verilmek durumundadır.  Bu izlemlerde eğer meme kanseri için risk saptanırsa ya da şüpheli bir durum muayenede görülürse aile hekimi gerekli sevk işlemini bölgede var ise KETEM'e ya da yoksa hastaneye yapar. 

Ayrıca sağlık bakanlığı Kanser Randevu Sistemi'ni bir süre önce Türkiye genelindeki aile hekimlerinin kullanımına açtı. Bu sistemle aile hekimleri, hedef nüfuslarındaki kişileri arayıp kanser taramasına davet edecek. Taramayı kabul edenlere taramanın yapılabileceği merkezler hakkında bilgi verilip, randevuları oluşturulacak. Randevu bilgileri kişilerin cep telefonlarına SMS'le de iletilecek.

Ulusal Tarama Programına göre de hastanedeki Tarama Sonrası Teşhis Merkezi hastayı karşılar ve gerekli ileri tetkikler yapılarak, sonuca göre tedavisi planlanır.

Bu şekilde her adımın sorunsuz gittiğini düşündüğümüzde; hiçbir kadının kanserin son evresindeki belirtilerle hastane köşelerinde uzman hekim arayışı ya da çaresizliği içinde olmadığını rahatlıkla öngörebiliriz. 

Peki pratikte böyle mi oluyor, bundan çok emin değilim. Program çok donanımlı, eğitimli personel, ekipman/cihaz ve kurumu neredeyse kusursuz bir biçimde adeta bir zincir gibi birleştiriyor ve gerektiriyor.

Aile Sağlığı Merkezi kadın izlemlerini aksatmayacak, kadının aile ve soy geçmişi ele alınarak muayene, tetkik işlemleri ayrıntılı bir biçimde yapılacak, KKMM eğitimi/ danışmanlığı ile sürece dahil edilecek, en küçük bir şüphede ise ya hekim kendi üst basamağa randevu alarak hastasını sevk edecek ya da KETEM aracılığı ile gerekenler yapılacak, hastanede işlemler hızla yapılıp, ilgili uzmanlık dallarının katılımı ve müdahalesi ile süreç tamamlanacak. Olması gereken de işte budur.

Halk sağlığı yaklaşımında toplumun tüm kesimini (ki burada kadınlar söz konusu) kapsayan bir hizmet planlaması olmazsa istediğiniz kadar " özel gün ve haftalar" çerçevesinde özellikle STK gibi yapıların yaptığı anlık ve standardının ve işleyişinin ne olduğu bilenemeyen uygulamalar havada asılı durmaya ve sadece kendilerinin reklâmlarının yapılmasına yarar.

Bir örnek; aktif hekimlik uygulamamın uzun yılları (yaklaşık 20 yıl) Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezlerinde (AÇS-AP) ( son üç yılı da SHM/KETEM ile birlikte) geçmiştir. AÇS-AP Merkezinde genellikle iki diş hekimi ve sınırlı işlemler yaptıkları diş üniteleri bulunurdu. Sınırlıydı çünkü sarf malzeme vb. gelmez ya da çok az gelirdi.

Ancak "dev hizmet" olarak okullarda "Diş Sağlığı Taramalarına" gidilirdi. Bazı ünlü firmalar, STK'lar diş macunu ya fırça ya da çok büyük iyilik olarak ikisini birden verirlerdi dağıtılması için! Bizler muayene edip bol bol form doldururken, onlar da bol bol fotoğraf çektirirdi. Yüzlerce hatta dönem boyunca binlerce çocuk taranır, eksik, çürük dişleri, çene kapanması, ortodonti, diş eti problemleri ayrıntılı olarak saptanırdı. Sonra ne mi olurdu? Hiç. Çünkü bu çocukların tüm ağız, diş sağlığı problemlerini çözmek için yönlendirebileceğimiz ücretsiz kamu merkezi yoktu. Şimdilerde sağlık bakanlığına bağlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri var ancak her işlemi yaptıklarını ve yeterli sayıda olduklarını sanmıyorum.

Taradığımız çocuklar mı? Ellerinde fırça ya da macunla kalıverirlerdi ortada. Yine adı duyulup, reklâm olsun diye o firma ya da STK'lar iki üç çocuğu tedavi ettirirler ve yine bol bol fotoğraf/haber faslına geçilirdi. 

Bu ayın başından beri sağda solda meme kanseri "farkındalığı" için bazı STK'ların mamografi çekimi vb için uyarladıkları  araçlarını görüyorum ( resmi izinlidirler elbette). İçimden diyorum ki bunlar halk sağlığı için planlanan ASM'den başlayan ve İleri Teşhis Merkezleri'nde sonlanan donanımlı ve kurumsal hangi basamağı temsil ediyorlar? Bence hiçbir basamağı temsil etmiyorlar...

Kadın birinci basamak sağlık hizmetlerinden itibaren izlenmiyor, sağlığını etkileyebilecek her yönü/yaşantısı ile bilinmiyor ve bütün koruyucu sağlık uygulamaları ile bütünleşik bir parasız, nitelikli, erişilebilir, kamucu sağlık örgütlenmesi içinde sağlık risklerini ve çözümlerini bulamıyorsa geriye kalan "özel gün haftalar" etkinliklerinin yararı ve hatta halkın sağlık talebi mücadelesine yaptığı "yön değiştirici" etkisi mutlaka tartışılmalıdır.

Eşit, parasız, nitelikli ve kamucu sağlık talebimizi en yakın sağlık birimimiz olan ASM ile birlikte dile getireceğimiz ve "erken tanı ve tarama programlarına" hem katılacağımız hem de eksikse talep edeceğimiz günlerde buluşmak üzere...




Kaynak:  Fotoğraf: Anthony Shkraba, pexels. 



Yorumlar

Yorum Gönder