KONUK İZLERİ - Son Köy Enstitülülerden ( Köydeki Durum)
Köyü ikiye bölenlerden biri ‘Hatap Deresi’ diğeri ‘İzmir-Bandırma Demiryolu’. Tren istasyonu
bir km daha düzlükte bulunuyordu.
Her cuma günü büyük bir pazarı oluyordu, Susurluk’tan, Balıkesir’den, Kemalpaşa’dan at
arabalarıyla satıcılar yiyecek giyecek yağ, sabun, basma, ayakkabı vb. şeyler getirirlerdi.
Pazarda her şey bulunurdu. Civar köylerden eşek, koyun, keçi, dana, sığır satılmak için
getirilirdi. Hayvan pazarı ayrı yerde dere boyunda yapılırdı. Köylüler yoğurt, süt, yağ, elma,
armut, üzüm gibi ürettiklerini de getirirler satarlardı. Genellikle ikindi vaktine kadar insan
kalabalığı azalır, satıcılar karanlık oluncaya dek at arabalarıyla dönüş hazırlığı yaparlardı.
Ben de altı- yedi yaşlarında pazardan kendime göre nafakamı çıkarırdım. Gelen at eşek gibi hayvanlar için bir gün önceden demet halinde ayrık hazırlardım, satardım. Demeti 10 kuruş, 10 demet sattım mı büyük insan yevmiyesi kadar olurdu.
Başöğretmenin oturduğu eve vardık. Ev hanay (iki katlı), bir merdivenle ikinci kata çıkılır.
Başöğretmen merdivenin üst katı yerinde biz altta duruyoruz, bana sordu: Adın ne, babanın
adı ne, dedenin adı ne? Dedemin adını söyleyemedim. ‘Abdullah’ olduğunu işitmemiştim.
'' Dedene git, dedenden iste, dedengillerden al’’ gibi sorularla karşılaşmıştım. Başöğretmenin '' Ömer, ibrahim’i seneye kaydedelim. Bu sene dursun, dedi. Belki küçük çelimsiz bir çocuk olduğumdan da ‘kaydımı yapmadı''.
mezun olmuş öğretmenler de geldi. Yeni öğretmenlerimiz beş yıl önce köyümüzden
Savaştepe Köy Enstitüsüne gidenlerdi. Bizleri yeni gelen genç öğretmenler okutacaktı.
Burada adlarını saygıyla anmak isterim: Şadiye Marmara, Fahriye Arabacı, Mehmet Ermiş,
Cemalettin Kılıç ve Nahide Karaağaç. Köy Enstitüsüne ilk girenlerin içinde Halit Girgin ve
Mustafa Korur‘da var fakat bunların görev yerleri kendi köylerinde değildi.
Beni ikinci sınıfta Fahriye Arabacı Hanım, üçüncü sınıfta Şadiye Marmara Hanım, dördüncü
sınıfta Nahide Karaağaç Hanım ve beşinci sınıfta Cemalettin Kılıç Bey okuttu. Ayrıca
matematik derslerimize Şevket Yurdakul Bey giriyordu. Şevket Bey, Balıkesir Necatibey
Öğretmen Okulu çıkışlı ve okulda başöğretmendi.
Öğretmenlerimiz yeni ve hevesli olduklarından onlardan güzel alışkanlıklar ve güzel bilgiler
öğrendik. Savaştepe’de kazandıklarını bizlere aktarmaya çalıştılar. 1946- 1947 yıllarında
‘Köy Enstitülerine karşı bir akım başlatıldığından öğretmenlerimiz bunu etkisiz bırakacak
fazlasıyla özveri gösteriyorlardı. Okulda ders dışında, milli oyun çalışmaları, bağ - bahçe
çalışmaları ve piyesler ortaya konuyordu. Coğrafya dersinde her okuduğumuz yerin haritasını çıkarır elek üstünde boyamasını yapardık. Tarih derslerinde özellikle Osmanlı tarihi üzerine edindiğim bilgilerin bana orta öğretim döneminde de yettiğini söyleyebilirdim. Grup grup olurduk her grup akşamları birimizin evinde toplanır ders konularını birlikte tartışarak hazırlanırdık.
gösterirken ben sıfırla çarpmayı yapmadan basamak kaydırdım, devam ettim. Sınıf
arkadaşlarım birlikte ‘yanlış yaptı öğretmenim’ diye itirazda bulundular. Cemalettin bey durdu baktı nerede hata olduğunu sordu, sıfırla çarpmadı öğretmenim dediler. ''Arkadaşınızın yolu ve sonucu doğrudur’’dedi. Dersten sonra Cemalettin Bey beni yanına çağırdı, seni Savaştepe Köy Enstitüsüne yazdıralım, öğretmen olmak ister misin? dedi. Hiç böyle bir şey düşünmemiştim. Giderim, okurum, dedim. Eve varınca bu durumu söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum. Babam ikide bir ‘oğlum artık yetişti, bana yardımcı olacak’ diye sevincini belirtiyordu. Çobandı, okur yazarlığı yeni- eski hiçbiri yoktu. Kulakları da işitmediğinden çok zorluk çekiyordu. Akşam eve döndüğünde çamur içinde çarıklarını çıkarmaya yardım ettiğim zaman çok sevinirdi.
bir şeyler öğrensin, öbür dünyalık biraz bir şeyler öğrensin diyorlar. Köylünün çocukları
gidiyor, vakit ezanlarını bile okuyanlar var’’ dedi. Cami hocasının saatlerine iki - üç gün gittim diğerlerinin okumaları ileri ve çok biliyorlardı. Okulda Cemalettin öğretmen de kızıyordu: ''Biz size gereği kadar öğretiyoruz başka yere gitmeyin’’ diyordu. Birkaç gün sonra hocanın derslerine gitmedim. Babam arkamdan izlemiş, Hocanın kapısına kadar varıp sonra köprüden geçip çınarların altında vakit doldurduğumu anlamış. Sonra o da vazgeçti zorlamaktan.
Babam köyün manda çobanıydı. Yaz başlayınca sürüdeki sağmal olanlar ile sağılmayanlar
(yoz) akşamları ayrılır iki sürü haline getirilirdi. Sağmalları bazen ben götürürdüm, babam
yozların başında kalır, bazen ben yozlarda kalır, babam sağmalları götürürdü. Yozlar geç
vakit kırda özel olarak yapılmış yatma yerlerine getirilirdi, çoban da başlarında yatardı. Sabah erkenden sağmallar: gelmeden yaylıma çıkarılırdı. Birgün yozların başındayım: Alacakaranlık, daha kapatmaya zaman var. Karşı tepenin üstünden bir ses: ‘’İbram… İbram..Çabuk hayvanları kapatecen, Cemalettin öğretmen kayfede seni bekliyor. Davran,
kahvesinin penceresinde Cemalettin öğretmeni gördüm. Eliyle gel, gel dedi. Gösterdiği yere
arkadaşım daha vardı. Birlikte Susurluk’ta yapılan yazılı sınava katıldık. Sonuçlar iyi geldi.
Rahmetli Faruk arkadaşım Balıkesir’de otel kâtipliğinden sonra çalışmak, para kazanmak için Almanya’ya gitti…
gitmedi. Hele köyden bazıları '' boş ver gönderme oraya çocuğunu, başka şeyler söylüyorlar
oranın mektebine'' gibi sözler onun kafasının bulanmasına neden oluyordu. Ama bir taraftan da çantam hazırlanıyordu. Yola çıkmama bir hafta falan kalmıştı bir akşam üstü odun keserken nacağı sağ ayağıma kaçırdım, en küçük parmağın yanındaki parmak yaralanmıştı, kemikte bir şey yok, Babam, ''Allah’da razı gelmedi gitmesine, vazgeçin'' gibi itirazını sürdürüyordu.
varıncaya kadar bana benzer ellerinde çanta ile çocuklar çoğalmıştı. Birlikte istasyonda
indik, içimizde iki gündür yolda olanlar vardı: Gönen’in, Biga’nın, Çan’ın köylerinden
gelenler…. Benim şansım iyiydi, üç saat sonra inmiştim. Yanımıza kırmızı kolluklu bir ağabey geldi: Yeni gelenler şurada toplansın birlikte Enstitüye gideceğiz diyordu. Ağabeyin adı idi ''Ağabey sen kaçıncı sınıftasın? Dördüncü sınıftayım kardeşim, inşallah siz de bir gün bu sınıfa gelirsiniz.'' Bir hafta sonra sınıflarımız ayrılıp derslere başladığımızda bir de baktık ki Sato abi geride bizim sınıfta oturuyor…
*Fotoğraf 1: Savaştepe Köy Enstitüsüne köyümüzden ilk gidenler. Bir ara tatilinde köye geldiklerinde mezun oldukları ilkokulun merdivenlerinde çektirdikleri fotoğraf.
İbrahim Belek'in Özgeçmişi
Kara küçük bir çocukmuşum. Odanın tavanının orta kısmına bir çengel takmışlar, çengele de büyükçe bir sepet, sepetin içine beni bir de ipi var biraz uzunca, küçük ibram ağladıkça, sallanırmışım. (Özgeçmiş olmadı ki bu…)
Nüfus kâğıdım 7 Ekim 1936 da alınmış. Babam demiş ki: ''Oğlum askere biraz geç gitsin, kemikli olsun da askerde ezilmesin'' onun için doğumdan altı ay kadar sonra nüfus memurunun yanına gitmiş. Anam daha gerçekçi: ''Baklalar yolunurken doğdun oğlum derdi'' Bizim oralarda baklaların yolunma zamanı Mayıs sonu Haziran başı falandır.
1949 yılında Ömerköy İlkokulundan sonra Savaştepe Köy Enstitüsüne girdim. 1955 yılında Savaştepe İlköğretmen Okulunu bitirip, ilkokul öğretmeni olarak Afyonkarahisar’ın merkezine bağlı Nuribey Köyüne atandım. Bir yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsüne girdim. Fen Bilgisi bölümünden fen grubu (orta okullar için matematik, fizik, kimya, biyoloji) öğretmenliği diploması aldım. 1958 yılı Temmuz ayında ilk maaşımı ve donatım bedelimi alarak Lâdik-Akpınar İlköğretmen Okulu fen bilgisi öğretmenliğine atandım. Bu okulda altı yıl çalıştım. Bu süre içinde evlendim. Eşim kendi köyümüzden. Oğlum ve kızım burada çalışırken doğdular. 1964 de Savaştepe İlköğretmen Okuluna naklim oldu. 1966 yılında askerlik için ayrıldım. Altı ay Tuzla Piyade Okulunda, birbuçuk yıl da kıta hizmeti olarak Erzurum Dumlu 51.inci Tümen komutanlığı İdari Hizmetler bölüğünde görev yaptım. Askerliğin bitiminde (1968) Çankırı Kız İlköğretmen Okuluna atandım, dört yıl hizmetten sonra (1972) Balıkesir Necatibey İlköğretmen Okuluna naklim çıktı. Burada bir yıl çalışabildim. Yunanistan-Batı Trakya Gümülcine ‘Celal Bayar Türk Lisesinde görevlendirildim, dört yıl burada çalıştım. Türkiye’ye dönüşümde Bandırma Orta Okulunda görevlendirildim. 1979 ‘da Bandırma Şehit Mehmet Lisesine geçtim. 1983 emekli olmayı isteyerek Özel dershanelerde görev aldım. Özel dershane öğretmenliğim 1997 yılına kadar sürdü. (1998- 2022) yılları arasında ÇYDD ve ADD şubelerinde aktif üye olarak çalıştım. Şartlar uygun olmadığından 2022-2023 döneminde dernek dışında etkinliklerimi sürdürüyorum:
İnsanlarımızın kitap okuma alışkanlığı kazanmaları için 1998 yılından beri kendi çapımda çalışıyorum. Bunu çok önemli sayıyorum. Bütün toplumsal kusurlarımızı buna bağlıyorum. En kocamanlardan sade vatandaşa kadar. Yaptıkları hatalar hep okumamazlıktan. Bilimsel düşünme, bilimsel düşünme deyip duruyorlar, bu seçerek okumakla kazanılır. Bunu göremiyorum.
Toplumumuzda tarih bilgisi hemen hemen sıfır. Yakın tarihimizi bilmiyorlar. Son 150 yıllık tarihimizi çok iyi süzgeçten geçirmek gerekiyor.
Nisan 2023 Emekli öğretmen İbrahim Belek.
Emeğine eline sağlık kardeşim
YanıtlaSilÇok güzel naif ince ve çok değerli bir anlatım
YanıtlaSilÇok güzel harika
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, bir Köy Enstitülü Öğretmen oğlu olarak çok etkilendim. Çok teşekkür ediyorum...
YanıtlaSilVerilen emeklere sağlık ❤🙏❤
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık.Ellerinizden operim
YanıtlaSilNe güzel; Köy Enstitüiü öğretmenlerimin anılarını okumayı çok seviyorum.Çok teşekkürler ,emeklerinize sağlık.
YanıtlaSil